digital pazarlama

A ’ dan Z ’ ye Dijital Pazarlama

Web siteleri, mobil uygulamalar, arama motorları, sosyal medya ve diğer dijital iletişim araçlarını kullanarak müşteriler ve diğer işbirlikçi işletmeler ile etkili iletişim ve etkileşimi sağlamaya odaklanan dijital pazarlamanın kullanımı özellikle son 10 yılda önemli bir ivme kazandı. İvmelenmenin temelinde ise elbette; televizyon, radyo, gazete, dergi, billboard gibi kitlesel iletişim araçlarına göre daha uygun maliyetler ile; gerçek zamanlı, iki yönlü, hedeflenebilir ve iyileştirilebilir iletişim olanağı yatıyor.

We Are Social 2020 rakamlarına göre dünya genelindeki internet kullanıcılarının sayısı 4,54 milyara ulaştı.

Artık her 100 kişiden 59’u internet kullanıyor. Bu oran Avrupa’da yüzde 84 olarak gerçekleşirken ülkemizdeyse yüzde 74 seviyesinde gerçekleşti. Aynı rapor sonuçlarını derinlemesine incelediğimizde global kullanıcıların günde 6 saat 43 dakika, ülkemizdeki kullanıcılarınsa günde 7 saat 29 dakika internette geçirdiğini görüyoruz.

Her başarılı dijital pazarlama faaliyetinin arkasında verimli bir planlama sürecinin yatıyor. Bu aşamada; dijital pazarlama hedeflerimizi, hangi dijital varlıklara sahip olacağımızı, sesimizi duyurmak için hangi dijital araçları kullanacağımızı, bu süreçleri kimin yöneteceğini ve bu işe ne kadar bütçe ayıracağımızı planlamamız gerekiyor.

Dijital dünya çok karmaşık gibi dursa da elbette bu dünyanın da belirli sınırları var. Sahip olabileceğimiz dijital varlıklarımız söz konusu olduğunda web siteleri, mobil uygulamalar, sosyal ağlarda ve yerel işletme dizinlerinde oluşturabileceğimiz profillerimiz ve sanal mağaza ortaklıklarımız elbette öncelikli sırada. Sesimizi kitlelere duyurabilmek adına kullanabileceğimiz dijital araçların başında ise elbette arama motorları, sosyal ağlar, video ve diğer içeriklere sahip web siteleri geliyor. Bu noktada ilk yapılması gereken elbette hedeflediğimiz kullanıcıların ağırlıklı olarak kullandıkları ve etkileşim sağladıkları mecraları anlamaktan geçiyor.

Web Siteleri

Eğer dijital dünyada sesinizi duyurmak ve satışlarınızı artırmak istiyorsanız elbette tüm dijital pazarlama çabalarınız dahilinde potansiyel müşterilerinizi belirli bir mecraya çekmek ve bu mecrada işlem gerçekleştirmelerini sağlamak (satın alma, kayıt bırakma, vb.) asıl hedefiniz olacaktır. Bu noktada elbette web siteniz, mobil uygulamanız veya belirli e-ticaret platformlarında açmış olduğunuz sanal mağazalarınızdan yararlanabilirsiniz ancak e-ticaret platformlarının markanız ve ürünleriniz hakkında bilgi aktarımı yapmak konusunda yetersiz kalabileceğini ve henüz sizi tanımayan kullanıcıların mobil uygulamanızı indirmek konusunda isteksiz olabilecekleri düşünüldüğünde; çoğu zaman bir web sitesine sahip olmak en mantıklı çözüm olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde web sitenizi oluşturmak için kullanabileceğiniz birçok farklı altyapı ve paket yazılım bulunuyor. Fakat bu aşamada dikkat edilmesi gereken nokta; web sitenizin ilerleyen süreçte kullanabileceğiniz diğer dijital varlıklarınız ve dijital araçlarınız ile entegrasyon sağlayabilmesi olacaktır. Örneğin bir e-ticaret platformunda açacağınız sanal mağazanız, sosyal medya profilleriniz veya arama motorlarında performansınızı artırabilecek diğer paket yazılımlar ile entegre olabilen bir altyapı ile işe başlamanız elbette yararınıza olacaktır.

Arama Motorları

Arama motorları elbette dijital dünyanın anahtarı niteliğinde. Bu araçlar sayesinde milyonlarca farklı web sitesi içerisinde; aradığımız bilgiye, içeriklere, ürün ve hizmetlere kolaylıkla erişim sağlayabiliyoruz. Ayrıca arama motorlarında ürün veya hizmetler hakkında arama yapan kullanıcıların satın almaya en yakın kullanıcılar olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda bu araçların dijital pazarlama stratejimizde ne kadar önemli bir yere sahip olabileceğini de anlayabiliyoruz. Bunun yanında arama motorları yeni markaları keşfetmemiz konusunda da önemli bir yere sahip. Global Web Index 2019 sonuçlarına göre 15 yaş üzeri kullanıcıların yeni marka ve ürünleri keşfetmek konusunda en fazla yararlandıkları mecra yüzde 35’lik oranla arama motorları oldu. İşletmeler olarak arama motorlarında görünürlük sağlamak adına kullanabileceğimiz iki farklı yönteme sahibiz. Bunlardan ilki web sitesi veya diğer dijital varlıklarımızda yer alan metin, fotoğraf veya video içeriklerimiz sayesinde ücretsiz şekilde görünürlük elde etmemizi sağlayan SEO yani Arama Motoru Optimizasyonu. Bu yöntem sayesinde herhangi bir ücret ödemeden arama motorlarında görünürlük kazanabilir; hatta arama sonuçlarında üst sıralarda yer edinerek marka itibarımıza katkı sağlayabiliriz. Diğer tarafta ise SEM (Arama Motoru Pazarlaması) olarak adlandırılan ücretli reklam modeli yer alıyor. Bu modelse genellikle güncel kampanya ve kısa vadeli satış hedeflerimizi destekleyeceğimiz yöntem olarak nitelendirebiliriz. Ayrıca SEO ile görünürlük sağlamamız zaman alırken SEM sayesinde reklamlarımızı yayına aldığımız anda arama motoru sonuçlarında görünürlük sağlamaya başlayabiliriz.

Sosyal Medya

Sosyal ağlar elbette dijital dünyanın en samimi ortamları. Tanıdığımız ve tanımadığımız insanlarla, topluluk ve şirketlerle kolaylıkla ikili iletişim sağlayabildiğimiz ve etkileşime girebildiğimiz bu mecralar; We Are Social 2020 raporuna göre dünya genelinde 3,8 milyar, Türkiye’deyse 54 milyonluk kitleye sahip. Sosyal ağlarda bir günde geçirdiğimiz toplam süreye bakıldığında dünya genelinde 2 saat 16 dakika, ülkemizdeyse 2 saat 51 dakikalık ortalama gözümüze çarpıyor. Edelman Güven Barometresi 2018 Raporu sonuçlarına göre 10 müşteriden 4’ü sosyal medya etkileşimi olmadan hiçbir marka ile derin bir bağ kurulamayacağını belirtiyor. Hal böyleyken günümüz işletmeleri de sosyal ağlarda varlık göstererek hem mevcut müşterileri ile ilişkilerini geliştirmek hem de yeni müşteriler edinmek için ellerinden geleni yapıyorlar. 2,45 milyar aylık aktif kullanıcı sayısı ile Facebook hâlâ en fazla tercih edilen sosyal medya ağı olurken; Instagram’ın 1 milyar, Twitter’ın ise 330 milyon kullanıcıya sahip olduğunu görebiliyoruz. Ayrıca yine We Are Social verilerine göre, en etkili sosyal ağlardan Youtube’a her ay giriş yapan kullanıcı sayısının da 2 milyar seviyesinde olduğunu ve bu mecrada her gün 1 milyar saatlik video izlemesi gerçekleştiğini de belirtmemiz gerekiyor. Sosyal medyada da aynı arama motorlarında olduğu gibi ücretli ve ücretsiz görünürlük sağlama imkanına da sahibiz. Hazırlayacağımız kaliteli içeriklerimizi takipçi kitlelerimiz ile paylaşabilir ve elde edeceğimiz etkileşimler sayesinde farklı kitlelere görünürlük sağlayabiliriz. Ayrıca sosyal ağlarda reklam kampanyaları oluşturabilir; tam da markamız, ürün ve hizmetlerimiz ile ilgilenebilecek kitleleri hedefleyerek etkileşim yaratabilir, takipçi ve müşteri sayımızı artırabiliriz.

Video İçerikler

Elbette internet kullanıcıları olarak metinleri okumaktan veya fotoğrafları incelemekten çok video formatındaki içerikleri izlemeyi seviyoruz ki We Are Social Raporu’nda yer alan araştırma sonuçları da internet kullanıcılarının yüzde 90’ının her ay en az bir çevrimiçi video izlediğini gösteriyor. Günümüz işletmeleri de elbette video içerikleri oluşturarak marka bilinirliklerini artırmayı, mevcut müşterileri ile daha verimli etkileşimler sağlamayı ve yeni müşteriler edinmeyi amaçlıyorlar. Konuya bu açıdan yaklaştığımızda markamız, ürün ve hizmetlerimiz hakkında video içerikleri oluşturmak, içeriklerimize web sitemizde, sosyal medyada, yerel işletme dizinlerindeki hesaplarımızda, video kanallarımızda ve diğer dijital platformlarda yer vermek elbette bizler için önemli.

Ayrıca sosyal ağların neredeyse tamamında en yüksek etkileşimin video içerikleri sayesinde gerçekleştiğini de belirtmeden geçmek olmaz. Bunun dışında yalnızca reklam çalışmalarımızda kullanılmak üzere çeşitli video içerikleri oluşturabileceğimizi ve dijital reklam çalışmalarımızdan elde edeceğimiz dönüşlerde verimlilik artışı sağlayabileceğimizi de unutmamalıyız.

Mobil

Aynı rapora göre günümüzde dünya genelinde 5,19 milyar tekil mobil cihaz kullanıcısı bulunuyor ve 2020 itibariyle internet trafiğinin yüzde 55’i akıllı telefon ve tablet cihazlar üzerinden gerçekleşiyor. Ayrıca internette geçirdiğimiz toplam sürenin de neredeyse yarısını mobil cihazlarımızda geçirdiğimizi söyleyebiliriz. İAB Adspent 2016 Raporu’na göre dünya genelinde internet reklamcılığına ayrılan toplam bütçede mobil reklamcılığın payı da 2016 itibari ile yüzde 50’nin üzerine çıkmıştı ki bu oran hızla artmaya devam ediyor. 

Ayrıca mobil cihazlarımız ile her an etkileşime açık olduğumuzu da göz önünde bulundurduğumuzda, dijital pazarlama çalışmalarımızda mobil dünyayı da göz önünde bulundurmamızın ne denli öneme sahip olduğunu görebiliyoruz.

Görüntülü Reklamcılık

Web sitelerinde gezinirken farklı boyutlarda reklam alanları ile karşılaştığınızı hatırlıyorsunuzdur. Genellikle “banner reklam” olarak nitelendirilen bu reklam alanları da elbette dijital pazarlamacıların en sık kullandığı reklam modelleri arasında yer alıyor. Farklı hedefleme ve maliyetlendirme seçenekleri sayesinde tam da sizin ürün ve hizmetleriniz ile ilgilenen kullanıcıların markanızı, ürün ve hizmetlerinizi fark etmelerini sağlayabilir hatta ürün ve hizmetlerinizi görüntülemiş kullanıcılara tekrar görünürlük sağlayarak kendinizi hatırlatabilirsiniz.

E-Ticaret

E-ticaret elbette işin önemli bir diğer boyutu. E-ticaretin kullanıcılara sağladığı kolaylıklar, maliyet, hız ve diğer avantajlar sayesinde geleneksel piyasaların gitgide zayıflayacağını açık şekilde görebiliyoruz. Bu nedenle her markanın ve her perakendecinin bir şekilde e-ticarete yatırım yapması da sürdürülebilirliklerini koruyabilmeleri açısından fazlası ile önemli. We Are Social 2020 Raporu’na göre dünya genelinde dijital araçlar ile ödeme kabiliyeti bulunan kişi 3,76 milyar kişi bulunuyor.

B2C e-ticaret pazarı da bir önceki seneye oranla yüzde 18 artış göstererek 3,43 trilyon dolarlık hacme ulaşmış ve toplam perakende içerisindeki payını yüzde 16’ya çıkarmış durumda. Dünya genelindeki internet kullanıcılarının 74’ü, Türk internet kullanıcılarınınsa 63’ü son bir ay içerisinde internet üzerinden en az bir kez alışveriş yaptığını belirtiyor. Ayrıca son yılda e-ticaret harcamalarının; kişi başı GSYİH’ye oranı globalde yüzde 4,4 iken; bu oran ülkemizde yüzde 1,7 seviyesinde gerçekleşmiş oldu. 620 milyar dolarlık hacmi ve yüzde 18’lik yıllık ciro artışı ile “güzellik ve moda ürünleri” globalde en yüksek harcama payına sahip kategori olurken aynı büyüme oranına sahip “elektronik ürünler” globalde 460 milyar dolarlık hacme ulaşmış oldu. Mobil cihazlar üzerinden gerçekleşen işlemlerin toplam e-ticaret cirosundaki payı ise tam olarak yüzde 50. Global internet kullanıcılarının yüzde 52’si son bir ayda mobil cihazları üzerinden satın alma işlemi gerçekleştirdiğini söylerken ülkemizde bu oran yüzde 44 seviyesinde.

Durum böyleyken; elbette bizlerin de e-ticaret üzerinden satış yapmak konusunda elimizden geleni yapmamız gerektiğini söylememiz yanlış olmayacaktır. E-ticaret sayesinde elbette web sitemiz veya uygulamamız üzerinden herhangi bir aracılık komisyonu ödemeden e-satış veya e-ihracat yapabiliriz. Elbette farklı e-ticaret platformları üzerinde sanal mağazalar oluşturmak da işin bir diğer boyutu. Fakat web sitesi ve uygulamamız sayesinde satış yapabilmek adına ilgili mecralarımıza ziyaretçi çekmemiz gerekirken e-ticaret platformları üzerindeyse kıyasıya fiyat rekabeti içerisinde olacağımızı unutmamamız gerekiyor.

Sonuç

Müşterilerin ve pazarların dijitalleştiği bu dönemde elbette dijital pazarlama araçlarını kullanarak işletmemiz adına fayda sağlamalıyız ancak hangi dijital araçları ne şekilde kullanabileceğimizi anlamamız, bu sayede gereksiz yatırım ve maliyetlere katlanmıyor olmamız da son derece önemli. Bu bağlamda dijital pazarlamayı farklı bir çaba olarak görmemiz; bu çabayı yönetecek doğru çalışanlar veya ajanslar ile iş birliği sağlayabilmemiz de bizler için kritik öneme sahip. Ayrıca kısa vadede yüksek dönüş beklentisine girerek dijital dünyadan uzaklaşmak yerine; dijital pazarlamanın uzun vadeli bir çaba ve yatırım olduğunu kabul etmemiz de yararımıza olacaktır.

Bu yazının konusu: pazarlama